ADNAN OKTAR: Şehit ve gazilerimiz için özel kurallara gerek yok. Herkes desteklesin, hükümet de desteklesin. Az sayıda benim canlarım. Allah için canını vermiş evlatları; canlarımız bizim haysiyetimiz, şerefimiz, namusumuz, vatanımız, milletimiz, dinimiz, imanımız için canlarını vermişler. Biz Allah’a hamd olsun, sağız. Ama onlar gencecik bedenlerini bizim kutsal gördüğümüz her şey için toprağa vermişler, Allah rızası için. Bizim de her şeyimiz onların. Malımız da onların, mülkümüz de onların, gayretimiz de onların. Madem bize annelerini, babalarını, kardeşlerini emanet ettiler, başımızın tacı onlar. Ben her zaman söylüyorum; mağazaya gittiğinde bir palto aldı mesela bir gazinin çocuğu; babasının madalyası var çocukta -çocukların hepsine madalya verilmesi lazım- şimdi o çocuktan parayı alırsan, bunu hangi vicdan kaldırabilir? Zaten alınmaz. Ne gerek var? Senin dükkanın ayaktaysa o gazinin vesilesiyle ayakta kalmışsın. Senin çoluğun, çocuğun o gazinin canını Allah’a teslim etmesi vesilesiyle ayakta kalmış. Dinimize, imanımıza, mukaddesatımıza bir saldırı gelmiyorsa o canımızın vesilesiyle olmuş. Al kanlara boyanmış o koçyiğit efem. Sana emanet bırakmış ailesini, çoluğunu, çocuğunu; senin canını korurken. Senin her türlü mukaddesini koruyor, al kanlara boyanıyor aslanım benim, koç yiğidim; bir de diyor ki şehidim; “Canım kardeşim, ben Allah rızası için canımı Allah’a teslim ettim; çoluğum, çocuğum sana emanet” diyor. Vefa denen bir şey vardır. Bize emanet olduklarına göre normal bir hayat da değil, zengin etmek lazım. Zengin olsunlar şehit aileleri, canlarımız. Biz fakir olalım, onlar zengin olsun. Rahat yaşasınlar ki gönlümüz rahat etsin, vicdanen. Benim taksici kardeşlerim var, canlarım, yazmışlar koskoca; “şehit ailelerine ücretsizdir.” Canım benim, sen ne kazanıyorsun da, o güzel ruhunla öyle güzel hareket ediyorsun? Mesela o neyse, diğer kişilerin de yapacağı odur. Bakkala gidiyor, mesela yarım kilo peynir istiyor; ne gerek var ondan para alacaksın? “Tamam, Allah verdi onun karşılığını bana” dersin, gönderirsin. “Allah ödedi” dersin. Ne gerek var? Zaten fakir benim canlarım, çoğu fakir. Yürek parçalayan bir şey olur, çok acayip bir şey olur. Millet de desteklesin, devletimiz de desteklesin. Lafta da kalmasın, fiilen uygulansın.
Aferin, şu koç yiğidimiz; aslanım benim, helal olsun. O karınca kararınca, çam sakızı çoban armağanı, onun gücü ona yetiyor, onu yapıyor; aferin. Mesela insanlar kilo almaktan hasta oluyorlar, yemek-içmekten. Yemem, gidip ona veririm yiyeceğimi, içeceğimi. Mesela altı ekmek aldık eve; fazla. İki tanesini kapıyı tıklatırsın, “anne, bu sizin hakkınız” dersin. Sana sağlık-sıhhat olur. Yağlı peynir; dört dilim yiyeceğine iki dilim ye, sana sağlık-sıhhat olur. İki dilimini de onlara ver. “Anne, bunlar sizin, giderken size de uğradım, sizin hakkınız.” Bu kadar. Zor bir şey değil ki bu. Ben mahallede öyle bir aile görsem, baş tacı ederim. Köylerde, birçok Anadolu ilçelerinde… İşimi, gücümü bırakır, sadece onlara hizmet ederim; hizmetçi olurum yani. Ne güzel şey, ne güzel nimet.